SUV kıyafetli sporcu
Alfa Romeo, Stelvio’yu tasarlarken bir SUV olduğunu unutmuş. Etkileyici sürüşü ve yüksek performansıyla otomobil, bozuk araziden çok pistleri arzuluyor.
OTO GÜNDEM TEST MERKEZİ
Otomobil dünyasındaki gelişim hızı dudak uçuklatıyor. Gittikçe küçülen motorlar, yüksek güce rağmen gerileyen yakıt tüketimleri ve geniş yaşam alanı sunma yarışı, tüm markaların etkisi altına alsa da, bazı üreticiler için öncelikler değişmiyor. Sektörün tasarım ustaları olan İtalyanlar, etkileyici otomobiller üretmekten vazgeçmediği gibi sportif sürüş ve performans konusunda da geri adım atmıyorlar. Bu akımın 107 yıllık temsilcilerinden biri de kuşkusuz Alfa Romeo. Bir yarışçı olarak doğan, sportif sürüşü ilkesi olarak benimseyen bu marka, yeni modellerinde de takipçilerini mutlu etmeyi başarıyor.
EN HIZLI SUV OLMAYI BAŞARDI
Markanın asırlık yolculuğunda ilk kez giriş yaptığı SUV pazarı da, bu ilkeleri uygulamamak için bahane değil. Markanın bu alandaki ilk modeli olan Stelvio, etkileyici tasarımıyla olduğu kadar sporcu kişiliğiyle de öne çıkıyor. QV versiyonuyla Nürburgring’de en hızlı SUV olmayı başaran araç, bu ayki konuklarımız arasında yerini aldı. Dikkat çekici çizgileriyle olduğu kadar kırmızı rengiyle de çevresini etkilemeyi başaran Stelvio, bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi görünüyor. Markaya özgü V biçimindeki dev ızgara, profile kadar taşan farlar ve büyük hava girişlerine ev sahipliği yapan tampon çok çekici. Profilden iri bir hatchback gibi görünen otomobil, 20 inçlik alaşım jantların üzerinde yükseliyor. Arka bölümde ise iri difüzörün uçlarına yerleştirilen dev egzoz çıkışlarıyla dikkat çekiyor. Yükseğe yerleştirilen farlar ve çıkıntılın bagaj, tavan spoyleriyle birlikte sportif görünümü destekliyor.
525 LİTRELİK BAGAJ ELEKTRİKLİ
Aracın iç mekanı da dış tasarıma ayak uyduruyor. Çok şık direksiyon, üzerindeki motor çalıştırma butonu, yuvarlak kumanda birimleri ve 8.8 inçlik multimedya ekranı şık bir ambians ortaya koyuyor. İç mekanda sunulan yaşam alanı oldukça ferah. Elektrikli bagaj kapağı açıldığında ortaya çıkan 525 litrelik hacim de oldukça yeterli seviyede. Vites kolunun arkasında, markanın DNA sürüş modu seçicisi yer alıyor. Dinamik, normal ve all weather modları bulunan sistem, seçili moda göre motorun tork eğrisini, Pre-Fill sistemiyle frenleri, şanzıman mantığını, hızlanma tepkisini, stabilite kontrol sistemini (ESC) ve çekiş kontrolünü (ASR) etkiliyor.
280 BEYGİRLİK BENZİNLİ
Araçta görev yapan 2.0 litrelik benzinli ünite, turbo besleme ile destekleniyor. 280 beygir güç ve 400 nm tork üreten motor, normal koşullarda torkun yüzde 100’ünü arka aksa göndererek arkadan itişli bir araç gibi davranıyor. Q4 sistemi, arka tekerleklerde kayma tespit ederse, torkun yüzde 50’sine kadar olan kısmını gerçek zamanlı bir şekilde ön aksa transfer ediyor. Bu sayede otomobil, standart bir 4×4’e göre oldukça keyifli bir sürüş vadediyor. Hafif malzemelerin bolca kullanıldığı Stelvio’da krank mili karbon fiberden; kaput, kapılar, tamponlar, bagaj kapağı, motor ve süspansiyonlarsa alüminyumdan üretilmiş. Bu sayede aracın ağırlığı sadece 1660 kilogram. Bu sayede otomobil, 0’dan 100 km/s sürate 5.7 saniyede ulaşıyor ve gerçek bir sporcu olduğunu kanıtlıyor. Saatte 230 kilometrelik son sürat de oldukça yeterli seviyede. Araçta görev yapan 8 ileri otomatik şanzıman, sportif kullanımı destekliyor. Hızlı geçişleriyle çift kavramalı rakiplerini aratmayan şanzıman, direksiyon arkasındaki dev vites değiştirme kulakçıklarıyla sürücüsüne bir yarış otomobil kullanıyormuş hissi sunuyor.
VİRAJLARI RAYDA GİBİ DÖNÜYOR
Ara hızlanmalarda da çevik olan otomobil sınıfının en iyi yol tutan temsilcilerinden biri. Yerden yüksek tasarımı rağmen yatma eğilimi göstermeyen karoser adeta bir mühendislik harikası. Bunda iki aks arasındaki yüzde 50/50’lik ağırlık dağılımının etkisi de yadsınamaz. Sürüşün ilk 5 dakikasında arkasını bırakmaya hevesli gibi görünen otomobil, alışma sürecinin ardından ne kadar dengeli ve virajları rayda gibi döndüğünü gözler önüne seriyor. Etkileyici süspansiyon ve direksiyon sistemi, ister istemez 510 beygirlik QV versiyonunu merak ettiriyor. Performansı dizginleme göreviyse kırmızı renkli kaliperlere sahip büyük fren disklerine verilmiş. Fabrika verilerine göre otomobilin ortalama tüketimi 7 litre. Bu güç ve ağırlıktaki bir SUV için oldukça iyi olan bu değere ulaşmak için çok sakin bir sürüş tarzı benimsemek şart. Buna rağmen çok da dikkatli olmayan yolculuklarımızda 9.5 litrelik ortalamayı tutturduk. Bu rakam bile performansın yanında makul denebilir. Tabii sağ ayağına hakim olamayanlar için ilginç ortalamalara ulaşmak da zor değil.
UZUN BİR DONANIM LİSTESİNE SAHİP
Veloce’de Alfa DNA, 8.8 inçlik Alfa Uconnect 3 boyutlu radyo-navigasyon sistemi, 14 hoparlörlü Harman Kardon ses sistemi, 7 inç TFT ekranlı göstergeler, 8 yöne elektrik ayarlı, ısıtmalı ve sürücü tarafı hafızalı deri koltuklar, meşe veya ceviz ağacı gerçek ahşap iç detaylar, ısıtmalı deri direksiyon simidi, anahtarsız giriş ve çalıştırma, geri görüş kamerası, ön/arka park sensörleri, direksiyon üstünde motor çalıştırma düğmesi, çift yönlü otomatik klima, elektronik park freni, direksiyondan kumandalı vites kolları, 19 inçlik hafif alaşımlı spor jantlar, 35 KW adaptif Bi-Xenon farlar ve far yıkama, siyah/kırmızı/sarı alüminyum fren kaliperleri, krom kaplama çift egzoz çıkışı, LED ön ve arka farlar, alüminyum tavan rayları, elektrikli cam tavan, elektrikli bagaj kapağı, önden çarpma uyarı sistemi, entegre fren sistemi şerit değiştirme ikaz sistemi, kör nokta uyarı sistemi, lastik basınç kontrol sistemi ve adaptif Cruise Control gibi çok uzun bir liste yer alıyor.