2024 itibarıyla Çinli üreticiler elektrikli araç ithalatı artık yapamıyor. Fakat Çinli üreticiler arka kapı yöntemiyle ‘B’ planına geçiş yapıyor. Türkiye’de pazara dahil olan birçok marka, 2023’te stokları doldursa da sektör yetkililerin bu stoklarla hazirana çıkmanın zor olduğunu söylüyor. Elektrikli dönüşümü hızlandıracak olan Çinliler, şimdilik bu planı biraz daha öteledi. BYD bile elektrikli modellerin Türkiye planını yaparken şimdi hibrit modelini pazara sunmaya hazırlanıyor.
ALİ YILDIRIM-İSTANBUL
2024 itibarıyla Çinli üreticiler elektrikli araç ithalatı artık yapamıyor. Fakat Çinli üreticiler arka kapı yöntemiyle ‘B’ planına geçiş yapıyor. Türkiye’de pazara dahil olan birçok marka, 2023’te stokları doldursa da sektör yetkililerin bu stoklarla hazirana çıkmanın zor olduğunu söylüyor. Elektrikli dönüşümü hızlandıracak olan Çinliler, şimdilik bu planı biraz daha öteledi. BYD bile elektrikli modellerin Türkiye planını yaparken şimdi hibrit modelini pazara sunmaya hazırlanıyor. Dünya elektrikli otomobil satışları tüm hızıyla devam ederken, asıl tedirginlik Çinli üreticilerden kaynaklanıyor. Avrupalı birçok üretici Çinli üreticileri tam bir tehdit olarak görürken, aldıkları önlemler de yavaş yavaş sertleşiyor. Tabi Türkiye’de bundan eksik kalmadı.
2023’TE STOKLARA YÜKLENDİLER
Özellikle Türkiye’de TOGG’un üretiminin başlamasıyla birlikte daha ucuz maliyetli Çinliler için engeller koyuldu. 2024 ile birlikte gerekli tebliğ ve koşulları sağlayamayan (özellikle Çinliler) markalar elektrikli araç ithalatını gerçekleştiremedi. Böylece 2024 ile birlikte elektrikli otomobil pazarı en azından Türkiye’de olması gerektiği seviyede olamayacak. 2023 yılında elektrikli araç satışı yapan birçok marka, 2024’te bir süre daha idare edebilmek için stokları arttırdı. Türkiye’de elektrikli araçların ithalatında yeni bir döneme geçildi. Geçen yılın son ayında Ticaret Bakanlığı tarafından tebliğ edilen ‘Bazı Elektrikli Araçların İthaline ilişkin Tebliğ’ üzerinde beklenen değişiklik olmadı. 2024 ile birlikte kuralları yerine getirmeyen markalar için sona gelindi. Bu süreçte birçok elektrikli araç ithalatı yapan distribütör 2023’ten bu yana yaptığı stokları 2024’te de satmaya devam edecek. Markaların çoğu bu süreçte en azından tebliğde bir değişiklik olur umuduyla elektrikli araç stoklarını geçen yıldan oldukça doldurdu. Sadece bu elektrikli modellerde yapılan stoklarla en iyi ihtimalle yılın ilk yarısını bile tamamlamak biraz zor.
STOKLAR BİTİNCE NE OLACAK?
Stoklar bittikten sonra eğer tebliğde yeni bir düzenleme gerçekleşmezse, ithalatla birlikte satışlar da duracak. Tabi ithalat durunca üreticiler B planlarına başladı. Daha geçtiğimiz aylarda Türkiye pazarına adım atan BYD, pazara girer girmez ilk şokunu yaşamış oldu. 2024’te birçok yeni modelini pazarla tanıştırmaya hazırlanan Çin’in hatta son zamanlarda dünyanın en büyük elektrikli otomobil üreticilerinden olan marka, B planına geçiş yaptı. Elektrikli otomobillerle faaliyet gösterecek olan marka, ithalat kuralına takılınca 2024’te ilk getirdiği model şarj edilebilir hibrit bir içten yanmalı otomobil oldu. Chery de 2024’te elektrikli bazı modellerini Türkiye pazarına getirme planı yaparken, şimdilik içten yanmalı modellerle devam edeceğe benziyor.
ÇİN’DE ÜRETİM PLANLARI BİLE DEĞİŞTİ
BYD Türkiye Genel Müdürü İsmail Ergun “BYD markası, Türkiye pazarını her zaman stratejik olarak önemli bir konumda değerlendirdi. Mevcut şartlarda ise en hızlı çözümü bulmak adına BYD Avrupa ile yakın bir işbirliği yaptık. Böylece BYD SEAL U’nun şarj edilebilir hibrit modeli BYD SEAL U DM-i’nin üretimini önceliklendirdik. Fabrika, üretim planlamasını kısa sürede değiştirerek Türkiye için esnek bir yaklaşım ortaya koymuş oldu. Bu sayede 2024’ün ikinci çeyreğinden itibaren, şarj edilebilir hibrit teknolojisine sahip BYD SEAL U DM-i modelimizi, Avrupa’da ilk olarak satışa sunan ülke olmaya hazırlanıyoruz” dedi.
‘ÜRÜN STRATEJİLERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPTIK’
İsmail Ergun, “Elektrikli araçların ithaline ilişkin yürürlüğe giren tebliğin ardından farklı bir süreç yönetmeye başladık. Bu noktada ürün stratejimizde değişiklikler yapmak durumunda kaldık ve bazı modellerin lansman tarihlerini öne çektik. Bununla birlikte Türkiye’de satış ve satış sonrası yapılanmamızı da geniş kapsamlı olarak uygulamaya devam ediyoruz. Yeni bir markanın müşterilerine en iyi hizmeti verecek satış, servis, yedek parça yatırımlarını gerektiği şekilde yaparak ürünlerini Türkiye pazarına sunması önem arz etmektedir. Bununla birlikte mevcut tebliğin tüm maddelerinin netleşmesini yakından takip ediyoruz ve bu detayları anlayarak gereklilikleri yerine getirecek şekilde uygun yatırımları yapmak üzere çalışmalarımızı yürütüyoruz” dedi.
‘BU GELİŞİN KARŞISINDA DURMAK MÜMKÜN DEĞİL’
Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Albert Saydam “Size itiraf etmek istiyorum, ben Çin’i tehdit olarak görenlerdendim ve kendimi de eğitmeye çalışıyorum. Müsaadenizle tüm açıklığımla anlatıyorum, Çin’i benim tehdit olarak görmemin nedenleri de var. Ama artık öyle görmüyorum bunu da ayrıca söyleyeyim. Çünkü Japonlar, Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar ne zaman yatırım yapsalar hem kendi tedarik sanayini getiriyorlar hem de yerel tedarik sanayi de geliştiriyorlar. Bizim son 50 senelik hikayemiz böyleydi. Çinliler ise dünyada gördüğümüz genellikle şöyle; kendileri bir araç üreticisi olarak geliyorlar ve zaten kendilerine ait tedarik sanayi ile geliyorlar, kendi fabrika alanından dışarı bile çıkmıyorlar. Her şeyi orada üretiyorlar ve bu sadece pazarımızı kullanmak için bize bir değer yaratmayacak bir düşünce. Ben bunu tehdit olarak böyle görüyordum. Gelmeliler çünkü zaten gelecekler bari yanlarında olalım. Bu gelişin karşısında durmak mümkün değil bir şekilde koluna girmemiz lazım. Japonların iş yapış tarzı bize değil ama Avrupalılara çok ters gelmişti. Mesela sabah jimnastikleri, emir komuta zincirleri… Ama bize uydu ve biz onun bir parçası olarak bunu bir başarı hikayesine çevirdik.
TABİ AYIKLANANLAR DA OLACAK
Demin aktardığım örnekte olduğu gibi. Aynı o şekilde Çinliler’in bilmediğimiz iş yapış tarzı önünde sonunda şu anda dünyayı domine ediyorlar ve daha da edecekler. O zaman bizim onlardan öğreneceğimiz bir şey olacaktır. Bu arada aramızda bazı ayıklananlar da olacak. Yanında duramayıp karşısında durmayı deneyip çekilmek zorunda kalanlar da olacak. Şöyle söyleyeyim Avrupa yüzde 30 vergi koymuş, adamlar anında fabrika satın aldılar Avrupa’da. Macaristan’da ölü olan bir fabrikayı satın aldılar. Şimdi Avrupa Birliği acaba nasıl ben bunu engelleyebilirim diyor, engelleyemezsin. O zaman yanında olup nasıl iş yapıyor, ben acaba ne öğrenebilirim, mümkün olduğunca onlarla ortak olma kültürünü de öğrenmemiz lazım. Biliyorsunuz Çin’de bir ara kuraldı, yabancı sermaye yerli imalatçılarla ortak oluyordu şu anda artık o kural yok. Onun için de onların bir ortak girişim kültürü var. Onu yakalayıp Türkiye de tabi ki kanun koyucunun da desteğiyle, desteği nedir size söyleyeyim, yerlilik oranı konusundaki bazı talepler ve araya girip bu ortaklıkları, doğacak ortamları doğurmak ki biz de öyle bir etkinlik planlıyoruz. Çin’i anlamak ve Çin’le çalışmak bizim 2024’te ajandamızda. Çünkü önünde durmak mümkün değil yüzde 30 derseniz bir yolunu buluyor. Yüzde 50 deseniz de bir yolunu bulacaktır” dedi.